Şehir Şehir Güzelikler
İSTANBUL (TÜRKİYE)
Tarihi
İstanbul'daki ilk Osmanlı Sarayı'nın temeli Fatih Sultan Mehmet tarafından, Beyazıt semtinde atılmıştır. 1454-1458 yılları arasında ahşap olarak yapılan Eski Saray'ın haremlik ve selamlık bölümleri mevcuttu. Yeni Saray'ın (Topkapı Sarayı) yapımına 1466 yılında başlanmış ve 1478'de bitirilmiştir. Topkapı Sarayı'nın diğer Avrupa saraylarından ayrılan önemli bir özelliği, tek bir binada olmayıp, çeşitli köşk ve dairelerden ayrı azuperı yapılar halinde inşa edilmesidir.
Sarayda doğan ilk padişah II. Osman, sarayda tahta ilk çıkan II. Bayezid, sarayda ölen ilk padişah II. Selim, hayatının 30 yılını saraydaki kafeste geçiren I. Mustafa'dır. Sarayda boğdurulan ilk padişah Sultan İbrahim'dir. 51 yıl hapis yatan III. Osman'dır. Saraydaki son cülus töreniyle tahta çıkan VI. Mehmet Vahdettin'dir.
İlk olarak yapılan Çinili Köşk-Sarayı 'dır (1472). İki katlı olan bina Orta Asya mimarisi karakterindedir. Binanın içi ve dışı çok kıymetli çinilerle bezenmiştir. Çinili Köşk'ten sonra Kubbealtı, Arz Odası, Has Oda, Hazine, Kiler, Seferliler gibi Saraya zamanla Enderun Mektebi, Hekimbaşı Odası, Enderun Eczanesi, Sarayburnu'ndaki köşklerle, camiler kütüphane ve ahırlar ilave edilmiştir. IV. Murat (1623-1640) zamanında Revan ve Bağdat Köşkleri, Sultan İbrahim (1640-1648) devrinde Sünnet Odası, İtfaiye Köşkü ve sonraları Mustafa Paşa Köşkü, Hırka-i Şerif Dairesi, Kütüphane, Alay Köşkü, Mecidiye Köşkü gibi yapılar inşa edilmiştir.
Topkapı Sarayı 700.000 m2'lik bir alanı kaplamaktaydı. Burada 10 cami, 3 namazgâh, 8 koğuş binası, 14 hamam, 2 hastane, 2 eczane, 5 okul, 12 kütüphane, 7 hazine dairesi, 6 kule, 22 çeşme, 11 kuyu, 2 sarnıç, 6 havuz, 2 su terazisi, 1 asma bahçe, 20 kubbeli mutfak, 348 oda ve salon ile Sarayburnu'nda yazlık köşkler bulunmaktaydı. Topkapı Sarayı, Bakanlar Kurulu kararıyla 3 Nisan 1924 tarihinde müzeye çevrilerek, aynı yılın 9 Ekim'inde ziyaretçilere açılmıştır. Sürekli ve geçici 20 sergi salonu, 86.000 parça eski eseri ile dünyanın en büyük ve en zengin saray-müzelerindendir.
İSTANBUL (TÜRKİYE)
Doğu Roma Dönemi
Bizans tarihçileri (Theophanes, Nikephoros, Gramerci Leon) ilk Ayasofya'nın İmparator I. Constantinus (324-337) zamanında yapıldığını ileri sürmüşlerdir. Birinci Ayasofya’nın inşasına Konstantinos zamanında başlanmışsa da inşaatin 360 yılında tamamlandığı sanılmaktadır. Bazilika planlı, ahşap çatılı bu yapı, bir ayaklanma sonunda yanmıştır. Bu yapıdan hiçbir kalıntı günümüze gelmemiştir.İmparator II. Theodosius, Ayasofya'yı ikinci defa yaptırmış ve 415'te ibadete açmıştır. Yine bazilika planlı bu yapı 532'de Nika ihtilali sırasında yanmıştır. 1936 yılında yapılan kazılarda bununla ilgili bazı kalıntılar ortaya çıkmıştır. Bunlar mabede girişi gösteren basamaklar, sütunlar, başlıklar, çeşitli mimari parçalardır.
İmparator Justinianus (527-565) ilk iki Ayasofya'dan daha büyük bir kilise yaptırmak istemiş, çağın ünlü mimarlarından Miletos'lu İsidoros ve Tralles'li (Aydın) Anthemios'a günümüze ulaşan Ayasofya'yı yaptırmıştır. Yapımına 23 Aralık 532'de başlanmış, 27 Aralık 537'de tamamlanmıştır. Miletli Isidore ve Trallesli Anthemius tarafından tasarlanan binanın Aralık 557 depreminden sonra zayıflayan kubbesi Mayıs 558'de çökünce farklılaştırılarak yeniden inşa edilmiştir. Anadolu, Mısır ve Yunan antik şehir kalıntılarından sütunlar, başlıklar, mermerler ve renkli taşlar Ayasofya'da kullanılmak üzere İstanbul'a getirilmiştir. Bu üçüncü Ayasofya’nın inşası tamamlandığı gün, Ayasofya o zamana kadar en büyük yapı olarak kabul edilen Süleyman Tapınağı’ndan daha büyük olduğundan İmparator Justinianus (Jüstinyen) halka yaptığı açılış konuşmasında “Ey Süleyman! Seni yendim” demiştir. Döneminin en geniş kubbesine sahip olan yapı, asırlar boyunca sık sık yenilendi. Ayasofya’nın Bizans döneminde birçok kez çöken kubbesi Mimar Sinan’ın istinat duvarlarını eklemesinden itibaren hiç çökmemiştir. Bu kubbe, katedral kubbeleri içinde çapı bakımından dördüncü büyük kubbedir .
Osmanlı dönemi
Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'a girişinin ardından ilk iş olarak Ayasofya'nın onarılmış olması dikkat çekicidir. Bazı rivayetlere göre cami tam kıble yönünde olmadığı için Fatih'in eli ile duvarı kıbleye doğru iterek düzelttiği anlatılır. Rivayetin kökeni aslında diğer en eski kiliselerde olduğu gibi absidi Kudüs’e yönelik olarak yapılmış olması gereken Ayasofya’nın absidinin hafifçe kıbleye yönelik olmasıdır. Ayasofya'daki papaz odalarını medrese olarak faaliyete başlatmış, İstanbul Üniversitesi'nin temeli sayılan bu medreseler 1934 yılında Müzeler Müdürlüğü tarafından her nedense yıktırılmıştır.Fatih Sultan Mehmet tarafından döneminde camiye çevirilmiş olan Ayasofya, Osmanlılar arasında 500 yıl içinde İstanbul'un en önemli camilerinden birisi oldu. Yapıya çeşitli padişahlarca dört minare eklendi. En eski minaresi tuğladan yapılmış olanıdır.
Ayasofya İstanbul'un fethi ile birlikte başlayan Türk döneminde çeşitli onarımlar görmüştür. Mihrap çevresi, Türk çini sanatı ve Türk yazı sanatının en güzel örneklerini içerir. Bunlardan kubbedeki ünlü Türk Hattatı Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin Kuran'dan alınma bir suresi ile 7.50 m. çapındaki yuvarlak levhalar en ilgi çekici olanıdır. Bu tahta levhalarda, Allah, Muhammed, Ömer, Osman, Ali, Ebu Bekir, Hasan ve Hüseyin'in isimleri yazılıdır. Mihrabın yan duvarlarında ise Osmanlı padişahlarının yazıp buraya hediye ettiği levhalar vardır.
Sultan II. Selim, Sultan III. Mehmet, Sultan III. Murat ve şehzadelerin türbeleri, Sultan I. Mahmut'un şadırvanı, sıbyan mektebi, imareti, kütüphanesi, Sultan Abdülmecit'in hünkar mahfeli, muvakkithanesi, Ayasofya'daki Türk çağı örnekleri olup türbeler, iç donanımı, çinileri ve mimarisiyle klasik Osmanlı türbe geleneğinin en güzel örneklerini oluşturmaktadır.Ayasofya 1935 yılında Atatürk'ün emri ile müze haline getirildi.
URUBAMMA (PERU)
And Dağları 'nın bir dağının zirvesinde, 2.360 m yükseklikte, Urubamba Vadisi üzerinde kurulmuş olup. Peru'nun Cusco şehrine 88 km mesafededir. Şehir, İnka'lı bir hükümran olan Pachacutec Yupanqui tarafında 1450 yılları civarında inşa ettirilmiştir. İspanyol istilacılar 1532 yılında buraları işgal ederken sık dağlar arasında kalmış bu şehir, istilacılar tarafından fark edilmemiş ve bu sayede zarar görmemiştir.Machu Picchu 200 den fazla, merdiven sistemiyle birbirne bağlı olan taş yapıdan oluşur.Şehrin 3000 basamağı bugün hala gayet iyi durumdadır.
Kuruluş amacı ve anlamı bugüne kadar gelmiş olan tartışma konusudur. Günümüze gelmeyi başarmış bilimsel kanıt içerikli çok fazla ipucu bulunmamasından, sadece tahminler yapılabilmektedir. Bu yüzden o zamanlardaki adı bilinemeyen şehir, ismini bugün yakınlarda olan bir dağ zirvesinden almıştır. Şehrin tarım alanı olarak kullanılan teraslardan oluşan bölümleri, Eski Zirve (Quechua dilinde: Machu Picchu) denen dağın eteklerindedir. Şehrin sonunda ise Genç Zirve (Quechua dilinde: Huayna Picchu) yükselir.
MEKSİKA
Chichen Itza, Kristof Kolomb öncesi dönemde Maya uygarlığı tarafından bugünkü Meksika'da inşa edilmiş arkeolojik bir bölgedir. Chichen-Itza Kalesi (El Castillo) 20. yüzyıl'ın başlarında gökdelenlerin inşasına kadar, dünyanın en yüksek yapısıydı. Temmuz 2007'de seçilen dünyanın yeni yedi harikasından biridir.
ROMA (İTALYA)
İtalya'nın başkenti Roma'da bulunan Flavianus Amfiteatrı' olarak da bilinen Kolezyum 'bir arenadır. Usta bir komutan olan Vespasianus tarafından M.S. 72 yılında yapımına başlandı ve M.S.80 yılında Titus döneminde tamamlandı. Daha sonraki değişiklikler Domitian hükümdarlığı zamanında yapılmıştır. [1] İmparatorlar burada Roma halkını eğlendirmek için gladyatör dövüşleri düzenlerdi. Bunlardan başka pek çok halk gösterileri, taklit deniz savaşları, hayvan avcılığı, infazlar, meşhur savaşların yeniden yasallaştırılması, klasik mitolojiye dayanan dramalar olurdu. Kolezyum daha sonra barınma yeri, iş dükkanları, dini kışlalar, istiham, taş ocağı, Hıristiyan türbesi olarak çeşitli amaçlarla kullanıldı. Asıl adı Arena iken, sonradan, girişteki etkileyici heykelin adını aldı. 7 Temmuz 2007 tarihinde, Dünyanın Yeni Yedi Harikası'ndan biri seçildi.
Günümüzde depremden dolayı harap vaziyette olmasına ve taşlarının çalınmasına rağmen Kolezyum, Roma İmparatorluğu'nun uzun zamandan beri ikonik sembolü olarak görülür. Bugün modern Roma'nın en çok turist çeken yerlerinden biridir. Ayrıca Roma Katolik Klisesi ile yakın bağlantıya sahiptir. Paskalya öncesi Cuma günü Papa amfitiyatroda fener alayı düzenler.
HİNDİSTAN
Taç Mahal, Babür İmparatorluğunun 5. hükümdarı Şah Cihan -Şah-ı Cihan (Dünyanın şahı)-(1593-1666) tarafından, o zamanki imparatorluğun başkenti olan Hindistan'in Agra şehrinde, Jumna (Yamuna) Nehri'nin kıyısında yaptırılmıştır. (Babür Şah'ın kurduğu Hint-Türk İmparatorluğu, Hindistan'da 332 yıl (1526-1858) egemen oldu.)Dünyada aşk için dikilmiş en büyük ve en güzel anıt olarak kabul edilen bu türbe, Şah Cihan'ın büyük bir aşkla sevdiği eşi Arcümend Banu'nun, (Mümtaz Banu Begüm) doğum sırasında ölümü üzerine, onun hatırasına yaptırılmıştır.
Yapının mimarları; Mimar Sinan 'ın talebelerinden Mehmet İsa Efendi ve Mehmet İsmail Efendi ile yapıdaki yazılari yazan Hattat Serdar Efendi, eserin yapimi için Şah Cihan tarafından İstanbul 'dan davet edilmişlerdi.1630'da inşaasına başlanan eser, 22 yil sonra 1652'de tamamlanmıştır.Taç Mahal'in yapımında parlak, ince mavi damarları olan beyaz mermer kullanılmistır. Aynı mermerden yapılan ve yerden yüksekliği 82 metre olan kubbe, Mimar İsmail Efendi tarafından yapılmıştır.
PARİS (FRANSA)
Eyfel Kulesi 1887 ile 1889 yılları arasında Gustave Eiffel'in firması tarafından, Fransız Devrimi'nin 100. yıl kutlamaları çerçevesinde inşa edilmiştir.1889 yılında yapılan BIE (Expo)nin temelleri atılmıştır ve Gustave Eiffel'e tasarlatılmıştır. Aslında kulenin mimarı Gustave Eiffel değil, İsviçreli Maurice Koechlin 'in siparişi üzerine tasarlayan Stephen Sauvestre'dir. Meslektaşı Emile Nouguier ile beraber ilk tasarımları yapmıştır. Kulenin, 7.739.401 Frank 31 Sent tutan inşaat masrafları, Gustave Eiffel'in tahminlerinin 1 milyon frank üstündedir. 1889 yılındaki açılış tarihden önceki 5 ayda 1,9 milyon kişi ziyaret edince, yıl sonuna kadar toplam masrafın 3/4'ü çıkartılmıştır. Böylelikle Eyfel Kulesi, daha başından, kazanç sağlayan bir şirket görünümüne bürünmüştü.
PİSA (İTALYA)
Pisa Kulesi, İtalya'nın kuzeyindeki Pisa şehrinde Piazza dei Miracolide (İtalyanca Mucizeler Meydanı) yer alan ve 1063-1090 yıllarında yapılan şehir katedralinin çan kulesi, ana yapıdan ayrı olarak 1173'te yapılmıştır. Ünlü Pisa Kulesi, bu çan kulesidir.Kule üst üste bindirilmiş yuvarlak 6 sütun dizisinden meydana gelmiştir. 56 metre yüksekliktedir. Üzerine 294 basamaklı bir merdivenle çıkılır. En üstteki çanların bulunduğu 8. kat silindir biçimindedir.
Pisa Kulesi bitirildiği tarihten itibaren güneye doğru eğilmeye başlamıştır. Bunun sebebi temeldeki yumuşak zemindeki bir çökmedir. Günümüzde, kulenin tepesinden güney yönünde aşağı sarkıtılan bir çekül 4,3 metre açığa inmektedir. Ancak yapının ağırlık merkezinin izdüşümü kendi temel dairesinin içinde kaldığı için kule devrilmemektedir. Kule her yıl milimetrenin onda yedisi kadar (100 yılda 7 cm) eğilmektedir. Kulenin şu andaki eğimi 5,5° kadardır.
Kule, Pisa'nın gücünün ve zenginliğinin bir sembolü olarak Cenova ve Venedik'e rakip olarak yapılmıştır.Galilei'nin, bütün cisimlerin aynı hızla ve aynı fizik kanununa uyarak düştüklerini farklı ağırlıklardaki iki top güllesini bu kuleden aşağı bırakarak gözlemlediği iddia edilmiştir. Bilginin kaynağı Galilei'nin bir öğrencisi olmasına rağmen bu iddia geniş çevrelerce bir efsane olarak kabul edilir.
Kule 1990-2001 yılları arasında onarım için kapalı tutulmuştur.Bulunduğu zemindeki çökme nedeniyle yıkılma aşamasına gelen İtalya’nın ünlü Pisa Kulesi, 20 milyon sterlinlik projeyle kurtarıldı. Birkaç yıl içinde yıkılacağı uyarısında bulunulan kule, proje kapsamında yapılan 45 cm’lik bir düzleştirme çalışmasıyla eski haline getirildi. 28.05.2008